28 Ekim 2015 Çarşamba

Dokun Defne, Sen Dokun ki İyileşsin Hayatlar


Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği kitabında, filminde yok edilmesi gereken yüzüğün Mordor'a götürülmesi ve kimin yok edeceği konusunda insanlar, Elfler, cüceler... arasında tartışma çıkar. Kimisine göre yüzük yok edilemez, kimisine göre Elfler yok etmelidir, cücelere göre de kendileri. En sonunda küçücük, ondan hiçbir şey beklenmeyen, umulmayan birinden sessiz sonra yüksek bir ses çıkar "Ben götürürüm." Frodo'dur yüzüğü götürmek isteyen, güçsüzlüğüne, yolu bilmemesine rağmen. Frodo'nun cesaretine ve inancına, hiç anlaşamayan Elfler ve cüceler, insanlar da katılır ve birleşerek Mordor yoluna, yüzüğü yok etmek için düşerler.*

Kiralık Aşk'ın son bölümü Ömer'in kendi elleriyle çok çalışarak, hayalleriyle, umutlarıyla, saygınlık, emek, dürüstlük, çalışkanlık erdemlerini ortaya koyarak kurduğu (Elbette Sinan ortaklığıyla) Passionis'in; Deniz ve Sinan yüzünden çökme eşiğine gelmesini, Frodo misali Defne'nin Ömer'in gemisini nasıl da ayağa kaldırmaya, Passionis'i ileriye götürmeye çalıştığını izledik. Defne gemisi batmakta olan Ömer'e dokunur, Defne iyilik ve kötülük arasında sıkışıp iyiliği seçen Yasemin'e dokunur, Defne yaptığı yanlış karşısında, kardeşinin, herkesin emeğini hiçe sayan Sinan'a dokunur. Dokunmasıyla umutlar doğar, küller yeniden alevlenir, iyi hissedilir, kızıl güneş yeniden doğar.

Defne'nin aklını karıştırdığını, gitmesiyle-geri dönmesinin bir olduğunu, anlaşılmadığını söylüyor Ömer. Karşılığında ürkek bir kuş gibi şakıyor Defne "Açıklayamıyorum" Defne'sinin ona kattığı, verdiği, yaşattığı her duyguyu Ömer koleksiyonuna, işine aktardı hep. Kendisinin de dediği gibi öyle ha denilince bir şeyler olmuyor, ortaya sanat çıkmıyor. Defne hayatına girdiğinden beri Ömer'in sanatı da başka konuşuyor. Aşk ve aşkın getirdiği kalbi yerinden oynatan duyguları Ömer en son koleksiyonunda kullandı. Bütün duygularını verdiği çalışması gidince sadece işi yara almadı. Kardeşliği, umudu, inancı da yara aldı. Sinan'dan kesinlikle bunu beklemediğini biliyorduk ama Barış Arduç öyle güzel oynadı ki o kaybediş hissini, sandım gerçekten bütün bunlar oldu. 



Hani bazen sıcacık bir çay, bir kitap, bir cümle, bir güvenilecek omuz bize kendimizi iyi hissettirir, bizi tekrar ayağa kaldırır. Batman Begins filminde şahane bir hayat dersi vardır. Şu söz geçer "Neden düşeriz Bruce? Tekrar ayağa kalkmayı öğrenebilmek için." ** cümlesi de işte tam Ömerlik değil midir? Onu, mucizelere artık inanmak isteyen, bazılarına (yazar İz'e giydirirken) göre çok gerçekçi Ömer'i düştüğü yerden kaldıran, yeniden ayaklanmayı öğreten Defne; Ömer'in ilham perisi olma yoluna da devam etti. Ömer'e çizimlerinde yol haritası çizerken, duygularını sorarken, o malum duygulardan habersiz gibi duruyordu ama değildi de. Karşısındaki adamın kafa karışıklığını, yarım kalanlarını, hayallerini, beklentilerini, ihtimallerini aslında umutlarını kağıda yazarken; sadece tasarımın oluşunu değil, Defne ve Ömer'i de yazıyordu sayfalara. Ortaya çıkan güzelliğin uykusunda sevdiği adamın onu izlemesinin verdiği o masumluğu, işe gidecekleri zaman sanki her zaman rutin hayatlarının böyle olduğu gerçeğini Ömer biliyordu. Ona göre zaten olması gereken çoktan buydu!

Sinan'ın yıkılacağını, kandırıldığını cümle alem biliyordu, bir kendisi bilmiyordu. O kadar çöktü ki. Güvenmesi, inanması, inatçılıkla suçlamaması gereken dostunu, her şeyi yerle bir etti, kendi de dahil. Sude ne kadar destek için yanında olsa da, beklediği destek, el Defne'den geldi. Defne'nin gözündeki değerini doğru dürüst bilmiyordu Sinan. Bu son olayla onun gözünden düştüğünü sandı. Aşık olunan kişinin gözünde en iyi olmak isteriz, şahane, bütün olumlu her şeye sahip olmak isteriz. Sinan zaten Defne'yi kaybetmişti. Üstüne bu yaptığı yanlışla utanç duydu, durumu yine "İyi ki Ömer var" diyerek Ömer'e bağladı. Defne'nin sıcacık ve insancıl sarılmasıyla fark etti Sinan; şimdi uyanma ve işe koyulma vaktiydi. Her insan hata yapardı elbet. Bu kötü yaşanan süreçle birlikte belki de gerçekten Defne fark etmese de Sinan'ın aşkını Sude'ye devretti.


Kiralık Aşk'ta çok sevdiğim şeyler hep oldu olmaya da devam ediyor. İzleyiciye insan olmakla ilgili hep iyi mesajlar veriliyor. İnsanlığımızın nasıl değiştiği, hayat bakış açımızın nasıl yön değiştirdiğini merakla izliyorum bu dizide. İşte onlardan birini Defne sayesinde Yasemin üzerinde gördük. Dizinin başından bu yana etmediğini bırakmadı Yasemin Defne'ye. Bütün bunlara karşılık Defne son bölümde bir yaprak misali Yasemin'in omzuna kondu ve onun toparlanmasına yardımcı oldu. Defne yaprağı, yasemin çiçeğinin arkadaşı oldu gibi gözüküyor. Her şey sırayla ve yavaşça ilerliyor. Güzel oldu, çok iyi oldu. Yasemin hem işini seviyor, hem Passionis'i seviyor. İsmail geldiğinden beri ki çok şükür aşık olmadığı biriyle evlenme hayali de kurmuyor. Ömer ve Sinan'ı arkadaşları olarak özel bir yere koyuyor. Eğer Passionis kurtulacaksa ki hepimiz buna inanıyoruz, bu başarının bir parçası da Yasemin olacak.

Kendi içinde yol kat eden, gelişenler listesinin başında yer alan abiliğini konuşturmaya devam ediyor. Bildiğimiz abilerden değil üstelik. Bütün bu para mevzuları onun başının altından çıktı, artık yükü üstüne alması gerekiyordu. Defne evi, onu, kardeşini, ananesini sırtlaya sırtlaya kendisini unuttu. Garibimin hayatında kendisine ayırdığı bir günü vardı o da Neriman yüzünden mahvolmuştu. İşte Serdar Defne'nin Neriman gibi yüklerinden artık kurtulmasını istemesi, Defne ile arasındaki abi-kardeş boyutuna da yeni bir anlam katıyor. Gelecekte yere değmeyen, büyük aşkın diğer yarısı Ömer'le yaşayacağı hikayeleri merakla bekliyorum.

İz... Ömer'i çok iyi tanıdığını söylediği, en gerçekçi insan olduğu, onu buralardan götüreceği, Ömer'in derede yunus olduğunu söyleyen İz. Ömer'in işine ne kadar değer verdiğini, Passionis'i nasıl sahiplendiğini çok iyi görüyoruz, Ömer de bizi yanıltmıyor. Öyle ki çalışanları bile şirketi Ömer'in sağladığı güvenle canla başla kurtarmaya çalışıyor. Ömer belki de bu dünyadaki en gerçekçi insan olabilir ama bu Ömer'in umut etmesine, daha çok çalışmasına, hayal etmesine, daha çok istemesine engel değildir. İşte İz'in tanıdığını zannettiği, İz'le Ömeriz biz demekten öteye gidemeyen tavrı bu bölüm hem Ömer'in kafasında hem de hepimizin kafasında sevdiğini yüceltmeyen o havayı oluşturdu. İz sen Ömer'i ne kadar seversen sev, Ömer'e inanmazsan, onun yapabileceği şeyleri azımsarsan... hem Ömer'in gözünde hem izleyicinin gözünde dövme peşinde koşan eski bir İz olarak kalırsın. Ömerin Defnesi olmak, Ömer'le İziz biz demekten çok öte bir şey, sen de farkına varmış olacaksın. Defne'nin farkındasın bakalım, Ömer'in aşkının boyutunu öğrendiğinde neler yapacaksın? İz'in çiftimiz arasında daha olumlu şeylere sebep olması için dilek ağacına kumaş parçalarını bağlıyoruz.


Defne'nin bir de Ömer'in kalbinden, gözünden kendisini görmesini çok istiyoruz ki, bunu yavaş yavaş Ömer de söylemeye başladı. Defne hâlâ Ömer'in ona ne kadar değer verdiğini anlayamıyor. Anlayacak gibi oluyor, araya aklına getirmek istemediği oyun geliyor. Oysa ki onu aile evine götüren, evindeki mabedine alan Ömer, kaşık kaşık fıstık ezmesini başka kimsenin karşısında yiyemeyecek olan, çizimlerinde hep onunla olan anılarını, yaşadıklarını, yaşamak istediklerini konuşturan, sadece ve sadece Defne'nin yardımıyla, inancıyla işe koyulan bir Ömer var karşımızda. Defne'nin Ömer'e yaptıkları bunlar işte. Aslında çok daha fazlası var ama Ömer anlatsın isterim. O günler de gelecek diye umuyorum ve bekliyorum.

O günlerin hatırına Ömer'in gözünden Defne nasıldır şarkısını şuraya koymak isterim. Redd'in Nefes Bile Almadan*** güzelliği Ömer'in Defne için duygularını anlatır, Defne tam bilemez...

Kelebek kadar ömrümüz var
Sevmek lazım, hemen başlayalım
Kaybedecek daha neyimiz var
Aşk için ne gerekiyorsa hepsi bende var

Nefes bile almadan seviyorum seni
Sarmaşıklar gibi sardın kalbimi
Değiştirdin kanımı koydun zehrini
Örümcek gibi ördün zihnimi
Düşündükce daha çok isterim seni

İçimde dolaşan alkol gibi
Sana gitgide sarhoş oluyorum
Ruhumu kaybetmiş gibi
Sadece senin için yaşıyorum
Nefes bile almadan seviyorum seni



Son duygulara hakim olamayarak, Serdar'ın yavaş yavaş kalp doktorluğu lisansı yapacak olmasını bekliyoruz. Yoksa İso gibi bir adamı yerinden kaldırabilecek  ve Yasemin'e götürecek başka bir şey olmaz. Öyle güzel ders veriyor ki, sevdiği için fedakarlık yapmayan utanıyor. Hele Necmi'nin gerçekten Ömer'in amcası olduğunu son bölümlerde iyice hissetmeye başladım. Evrildi. Nerede o işten, güçten hoşlanmayan, yeğeninin yanında olmayan adam. Bunlar o kadar ince duygular ve olması gereken şeyler ki. İnsanın için eriyor izlerken.

Ömer ve ilham perisi uyurken sevgiyle, umutla izlediği, bütün karmaşıklığına rağmen kopamadığı Defnesi ile birlikte yürüyeceği yolları yavaş ama daha emin adımlarla birlikte yürürken; bizlere de onların güzelliklerini, gün geçtikçe derinleşen aşklarını gözlerimizden mucizeler çıkararak izlemek kalıyor.


** Why Do We Fall?

*** Redd - Nefes Bile Almadan







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder