23 Ekim 2015 Cuma

Şiddetli ve Yakıcı Aşkın Son Durağı: Çıldırış



"Çıldırdım artık ya! Çıldırdım! Senin aşkından çıldırdım! Her şeyden çıldırdım! Uyuyamıyorum. Yemek yiyemiyorum artık! Kafam yerinde değil Ömer!!!!"

Aşkın birçok hali vardır. Aşk bazen sakin akan bir nehir gibidir. Bazen gökyüzünden aniden kayan bir yıldız gibi olur. Bazen lunaparkta çarpışan arabaların kendisidir aşk. Sonra bir bakarız aşk sevdiğinin sana bin bir emekle aldığı kitabı koklamak olmuştur. Sevdiğin kadının, onca insanın barıştıramadığı çifti barıştırdığını anladığında ki minnet ve hayranlıktır; maşukanın yüreğini parçalamasına, çekip gitmesine rağmen yine de elden bir şey gelmeyerek sevmeye devam etmektir aşk bazen de. Defne ve Ömer'in aşklarının birçok halini memnuniyetle izledik şimdiye kadar. Aşkı birçok yol, hal, duygu olarak düşünürsek; Defne & Ömer de aşklarının hem kendilerine hem de etraflarına ısı, ışık yayan, kavuran Güneş'lerindeki patlamalarla çıldırma noktasına geldiler. Çok iyi oldu, çok güzel oldu. Bayıldık! Çünkü aşk bazen de sevdiğine çıldırdığını göstermektir.

Geçen hafta İz'in biricik çiftimizde yapacağı, yapabileceği, yol açabileceği şeyleri şurada yazmıştım. Defne'nin kendisine güvenmesini ve emin olmasını istiyordum. Bu isteğim ilk önce muhteşem bir bölüm açılışı olan kumar sahnesiyle kendisini gösterdi. Her şey Sinan'ın bilinçaltının en özel, mahrem yerlerini gösterdiği rüyası olsa da, masada oturan herkes kartlarını açıkça gösterdi. Herkes iyi ya da kötü kartlarından emindi. Emin olmayan sadece biri vardı: rüyanın sahibi Sinan. Sinan birçok şeyden emin değildi ama rüyasında Defne'nin aşkından emin olmasına inat bir kez bile Ömer ve Defne'yi göz göze getirmedi rüyasında. Çünkü her ne kadar Necmi Abisine kabullenmeye çalıştığını, hayatında aşık olacağı kadına rastlamayı da bir şans olarak gördüğünü söylese de; Defne mevzusunu içinden kolayca atamıyor Sinan ve atamayacak da. İşte kendi rüyasında en çok rahatsız oturan ve Defne için bir oyuna daha razı olan, Ömer-Deniz-Defne arasında sıkışan Sinan'ın başka, görmediğimiz, pek hoşlanmadığımız bir yüzüne tanık olduk bu çok beğendiğim bölümde.



Sinan'ın rüyasında pek alışık olmadığımız ama tanıdığımız Defneden izler barındıran bir Defne izledik. Defne gerçekten kabuk değiştiriyor, bu bölüm iyice kesinleşti. Tabi ki o bildiğimiz sıcacık Defne gitmiyor. Sadece yaşadıkları, aşk acısı ve sonunda İz'in etkisiyle Defne'nin daha keskin, ciddi, kararlı, kendisinden emin olmaya çok az kalmış halini izledik. Ömer'e İz'le olanlar konusunda, ne olduğuna dair konuşmasına fırsat dahi vermemesi, İz'in gitmemesi konusunda laf dokundurmalar, İz ile gerilen ipi daha çok geren Defne, Ömer'in çırpınışlarını göremiyor. Çünkü İz gerçekten Defne'yi pek etkilemiş. Geçen bölüm Ömer "eskiden doğruları söylerdi" diyerek Defne'ye gönderme yaparken, bu bölüm Thug Life misali birbirlerine söyledikleri unutulmaz cümleler arasında bu kez Defne'nin "söyledikleriniz doğru çıkmıyor" yer aldı. Eee ne de olsa İz gidemedi!

Bütün bunlara rağmen Defne hevesli bir öğrenci olma yolunda hızla ilerledi. Aklı malum yerlerdeyken ve doğru dürüst uyuyamazken insan bu durumu kullanır. O da kendisini Ömer'in tescillediği şekilde yeteneğine verdi. Bence yaratıcılık ruh durumundaki dengelerle doğru orantılı şekilde ilerleyen bir şey. Bunu Ömer'le birlikte çok iyi görüyoruz. Defne'ye aşkının yanında, onun gelişimi için çabalayan bir Ömer de var artık. Tamam hepimiz bu şirinlik karşısında ölüyoruz, biliyorum ^.^ Öyle ki Ömer kafasının içinde sürekli dönen hayalin eşliğinde hem sevdiği kadınla yan yana olmak zorunda, hem de bütün gün böyle dolaşmak zorunda. Ömer sende akıl kalmadı biliyoruz, sen de dedin. Ama şunu da bil: Senin o muhteşem çilek kokulu rüyanın mühürlü sözlerle gerçeğe dönüştüğünü biliyorsak, temiz kalplisin ya, hayalinin de gerçeğe dönüşme ihtimaline bahse bile girmiyorum ^.^




Biricik Jane Austen kitabımız, kitabımız diyorum çünkü o artık Defne&Ömer aşkını sahiplenen herkesin kitabı, gerçek sahibine sahibinin farkındalığının artmasıyla geri döndü. Ömer İz geldiğinden beri aslında pek rahatsız. Özellikle Defne ortamlardayken belirgin bir gerginlik, rahatsızlık gösteriyor. İz henüz bunu anlayabilmiş değil. Ömer sevdiği kadının mutsuz olmasından ziyade kendisi de mutsuz oluyor aslında. Durumu daha da karmaşık hale getirdiğini düşünüyor gibi İz'in. İz'in epey rahat tavırları, eskiyi sürekli açma isteği, hele de son postada dövme mevzusunun yarattığı etkinin farkında Ömer. Fakat çok daha önemli bir şeyin farkında artık. İz'in ortaya çıkması, onun Defneye olan aşkının boyutunu bu kez çarpıcı bir şekilde gösterdi. Defnesinin değerinin daha çok farkına vardı. Ömer Defne'yi öyle seviyor ki, onu kırmasına, yıkmasına, üzmesine rağmen, yaptıkları için yara dahi diyemiyor. "Sevdiğim izler" diyerek Defne'ye olan aşkını şaha kaldırıyor. Şunu unutmayalım: İz boş yere gelmedi. İz Defne ve Ömer'in birbirine daha sıkı sarılması için geldi. Başından beri duruma bu gözle bakıyorum ve yanılmadığım şeyler oluyor. 

Bazen kaybederiz, bıraktığımızı zannederiz, unuturuz deriz. Unutamayız, bırakamayız ve bunu kanıtlamak için hiç beklemediğimiz bir yerden şaşkına uğratılırız. Defne ve Ömer İz'in tabiriyle "karı-koca" olsun, onlar çoktan birbirlerinin huyunu, suyunu, zevklerini, bakışlarını ezberlemiş sevgililer artık. Uyumları birbirlerinin sevgisinde gizliydi, Sinan ve İz'in karşısında uyumları dans etti. O sahne o kadar güzeldi ki. Daha sonra Sude'nin partisine gitmeden önce çalıştıkları zamanki hal ve tavırları ise "karı-koca" sahnesinin devamı gibiydi. Bizli konuşmalar, sanki sıradan bir akşamda programları varmış da dışarı çıkacaklarmış gibi davranmaları... Kendileri de bunun farkına varmış olacak ki, cümleler arasında esler, yavaşlamalar oldu :) Onlara birliktelik çok yakıştı, daha haberleri yok!



Ömer'in kışı geldi. Gerçekten "winter is coming" gerçek oldu.  Ömer'in kışını getiren Deniz değil, Sinan oldu. Bir giyotinle de Ömer'in kanı akıtılarak sembolik de olsa kardeşliğe leke sürüldüğü. Unutmayalım rüyalar bize yapabileceğimiz şeylerin de ipucunu verir. Olaya her açıdan bakmaya çalışıyorum. Sinan'a dünyanın en kötü insanı muamelesi yapamıyorum. Sinan gerçekten iyi bir insan. İnsanlar iyi karakterlerine rağmen her zaman iyilik, doğruluk yapacak diye bir kaide de yok. Yine dizinin başından beri kötü olarak gördüğümüz Yasemin'in İso sayesinde iyi taraflarını görmeye başladığımız ve Deniz'in kışkırtmalarına karşılık hangi tarafta durduğunu son raddede gördük. Sinan ve Yasemin üzerinden verilmek istenen mesaj da bu işte. İyi şeyler iyi insanların, kötü şeyler kötü insanların tekelinde değildir. 

Sonucunun kötülük olacağını tahmin etmeden böyle bir şeyi yapmasından ötürü Sinan'ın Deniz'e verdiği koleksiyonu saf düşüncesizlik, akılsızlık olarak değerlendiriyorum. Ömer'in Sude konusundaki düşüncelerini kendine yedirememesi, iş ilişkilerinde her ne kadar birbirlerinin sezgilerine güvendiğini söylese de bastırdığı bir Ömer'in altında kaldığı durumu yaşıyor Sinan. İş konusunda kendisine manevra kabiliyeti bırakılmadığını ifade eden Sinan haklı olabilir. 

Zira geçmiş bölümlerde de iş yaparken her zaman aynı tarafta durmadıklarını hatırlıyoruz. Sinan'ın Ömer'e manken konusunda çıkıştığı zamanları biliyoruz. Ömer'i sürekli işkolik olmasıyla, çok iş düşünmesiyle ilgili gülerek iğnelediğini biliyoruz. Yasemin'in Ömer'i her konusunda övdüğü zamanlarda Sinan'ın üzüldüğünü biliyoruz. (Evet Yaseminden hoşlanıyordu o sırada ama karşısında sürekli övülmeye maruz bırakılan adam kendisi olamıyordu.) Ömer'le ilk kez yürekten aynı hissiyatı paylaştığı tek konu Defne de olunca, Sinan'ın vazgeçiş süreci zor olmaya başladı ve sonucunda Deniz olayını icra etti. Bundan sonra büyük bir pişmanlık yaşayacağını düşünüyorum. Oyun konusunda Defne'yi sıkıştıran, kardeşinin üzülmesini, yıkılacağını düşünen Sinan, Deniz darbesinden sonra umarım Ömer'in gazabına uğramaz :( Sinan'ı zor günler bekliyor.

Sadri Usta Ömer'in dedesi Hulusi'ye Defne & Ömer'in aşklarının yolunu kendilerinin bulacağını söyledi. Bu sözü çok tuttum. Gerçek hayatta da uygulamamız gerektiğini canı gönülden düşünmekteyim. Kendiliğinden olaylar nereye varacak tahmin etmek biraz zor ama elimizde artık başka bir durum daha var: Serdar. Serdar'ın abiliği artık gerçekten devrede. Nihan'dan gerçekleri öğrendi mi bilmiyoruz ama elindeki bilgilerle neler yapacağı senaryonun sürprizlerinden olabilir. Serdar'ın her şeyi bilmesini çok isterim. Bu güzel aşk hikayesinin başlamasında rolü büyük, farkında değil.



"Ne kadar kolay vazgeçiyorsun" diyen Ömer Bey aslında "Benden vazgeçme!" demek istemişti bağırarak. İşinde ortağıyla aslında herkesle fikir ayrılığı yaşayan Ömer Bey'in sözde asistanına, aslında sevdiği kadına fikir danışmasıdır en sahici, en kalbi mutlu eden. Çok istemiştim izlerken keşke Defne'ye fikrini sorsa, ne düşünüyorsun dese diye. Gerçek oldu. Defne bir Thug Life atarı yaptı ama sahne bence bölümün en şahane yerlerinden biriydi. Zaten bölüm şahaneydi ^.^ Sevdiğine danışan, fikir alan, destek bekleyen Ömer Bey çoktan ilişkinin haritasını çizdi, biz izliyoruz.

İz'in geldiğinden bihaber olan çiftimiz, kovalamacalı, "Konuşmamız gereken şeyler var." günlerinden sonra, pes eden Defne'nin rutin kahvaltı hazırlama esnasında tabir-i caizse cool bir ilan- aşka maruz kalan Ömer sessiz kalmıştı. Evet Defne aşkını ilk kez Ömer'e söyledi biz de melül melül izledik ama etkisi Dünyaya çarpan Göktaşı gibi olmadı. Benim beklediğim Göktaşı etkisi, hani zamanında Dünyaya çarptığı düşünülen ve dinazorları, birçok yaşamı yok ettiği savunulan Göktaşı etkisi. Defne'nin artık son raddeye gelen, sabrının bittiği, içindeki her şeyi bir çırpıda bağırdığı ve son kelimesi yankılanan Ömer olunca Defne artık Ömer'e çarpan bir Göktaşı oldu. Etkisi Ömer'i yerle bir etti, bizi de savurdu!

Bölümde yine kalbimize, hislere tercüman harika bir şarkı kullanıldı: 
Sezen Aksu - Yalnızca Sitem Bölümün sonunda özellikle Defne'nin kendini uçurumdan Ömer'in kollarına attığı anlarda aklıma muhteşem sesli Adele'in Set Fire to the Rain* şarkısı geldi. Dinlemenizi ve sözlerinin tamamını okumanızı tavsiye ederim. Çok yakıştı Defne'ye:

I let it fall, my heart
And as it fell, you rose to claim it
It was dark and I was over
Until you kissed my lips and you saved me


But I set fire to the rain
Watched it pour as I touched your face
Well, it burned while I cried
'Cause I heard it screaming out your name, your name!


İzin verdim kalbimin düşmesine
Ve o düşerken, sen kalkıp onu aldın.
Karanlıktı ve ben bitmiştim
Ta ki sen dudaklarımı öpüp beni kurtarana kadar


Ama ben ateşe verdim yağmuru,
Yağışını izledim yüzüne dokunurken,
O yandı ben ağlarken
Çünkü ismini bağırdığını duydum, senin ismini!



Şimdi Ömer & Defne'ye kalan bu sarsıntı yaratan Göktaşı etkisini, mutluluğa çevirmek. Zaten öyle olacağına inanıyorum. Defne ve Ömer gümbür gümbür geliyor!

Adele- Set Fire to The Rain*









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder